Gündem
Rezan Epözdemir avukat mı nebbaş mı?
Münevver Karabulut’un avukatı Rezan Epözdemir savcılık makamına yaptığı başvuruyla Cem Garipoğlu'nun mezarı açıldı. Garipoğlu’nun mezarının yeniden açılması ve cesedinden örnek alınarak DNA testinin yapılmasını istemesi kamuoyunda Nebbaşlık olarak yorumlandı.
Cem Garipoğlu’nun mezarının açılıp kemiklerinden DNA araştırılması ve eşleştirilmesi işlemi yapılması talebi kamuoyuna yeni tartışmaların oluşmasına sebep oldu.
Karabulut ailesi adına Münevver Karabulut’un avukatı Rezan Epözdemir sa vcılık makamına yaptığı başvuru ile Cem Garipoğlu’nun mezarının açılması ve mezardaki biyolojik bulgulardaki DNA uyum tesbiti yapılması istenmişti.
Avukat Epözdemir, Garipoğlu’nun mezarındaki şahsız kendisine ait olup olmadığının testini istiyordu.
Ancak dana önce bir çok tv kanalında ve yeni yeni ünlenmeye çalışan sosyal medya yayıncılarının kanallarındaki yayınlara katılan avukat Rezan Epözdemir, Cesedin Cem Garipoğlu’na ait olduğunu bir çok kere dile getirmişti. Epözdemir, “cesedi gördüm, defin öncesinde gördüm. Ceset Cem Garipoğlu’na aitti” demişti.
Epözdemir’in bu gerçeği daha önce dile getirmesine rağmen Garipoğlu’nun mezarının yeniden açılması ve cesedinden örnek alınarak DNA testinin yapılmasını istemesi kamuoyunda Nebbaşlık olarak değerlendirildi.
Bazı sosyal bilim uzmanları ise Epözdemir’in bu çabasının yeniden kamuoyunun gündemine gelme çabası olarak da değerlendiriyorlar.
Nebbaşlık nedir?
Nebbaş kelimesi, Osmanlıca kökenli olup, mezar soyguncusu anlamına gelir. Nebbaşlar, mezarlardan cesetleri çıkarıp bu bedenleri ya da beden parçalarını satmak ya da belirli amaçlar için kullanmak üzere çalarlardı. Tarihte özellikle tıp alanında kadavraların incelenmesi için ihtiyaç duyulan cesetler, yasa dışı yollarla temin edilmeye çalışıldığı için bu tür soygunlar zaman zaman ortaya çıkardı.
Nebbaşlık, genellikle tıp eğitimi ve bilimsel çalışmalar için kadavra temin edilmesinin zor olduğu dönemlerde daha yaygın hale gelmiştir. İnsan bedeninin otopsi ve anatomik inceleme için kullanılmasına karşı sosyal ve dini hassasiyetlerin olduğu dönemlerde, cesetlerin yasal yollardan edinilmesi zorlaşmış ve bu da mezar soyguncularına talep yaratmıştır. Nebbaşlar, geceleri mezarlıklara gidip yeni gömülmüş cesetleri çıkarır, bunları satmak üzere gizlice taşırdı.
Satanizm gibi sapık inançlılar da mezar açıyorlardı
Ancak nebbaşlık, sadece tıbbi amaçlarla sınırlı bir faaliyet değildi. Bazen mistik ya da batıl inançlar, bazı organların veya beden parçalarının büyü veya ritüellerde kullanılması amacıyla cesetlere talebi artırırdı. Aynı zamanda ölülerin mezara gömülürken yanında değerli eşyalar bırakılması da mezar soyguncularının dikkatini çeken bir diğer unsurdu. Bu tür durumlarda, ceset değil, değerli eşyalar hedef alınırdı.
Nebbaşlık, ahlaki ve dini değerler açısından büyük bir suç olarak görülüyor. Özellikle İslam toplumlarında, ölülere saygı ve mezarların dokunulmazlığı konusundaki hassasiyetler biliniyor. İslam dünyasında ve özellikle Türk toplumunda Nebbaşlık, bu değerlere doğrudan bir saldırı olarak kabul ediliyor. Bu yüzden yakalanan mezar soyguncuları ağır cezalara çarptırılmaktaydı. Bu cezalar, toplumda bu tür davranışların kabul edilemez olduğunu vurgulamak amacıyla caydırıcı bir nitelik taşırdı.
Cumhuriyet döneminde de Nebbaşlık Türk Ceza Kanunu'nun 178 / 2 ve 498. maddeleri kapsamında suç olarak kabul ediliyor
Sonuç olarak, nebbaşlık tarih boyunca çeşitli toplumsal, ekonomik ve bilimsel ihtiyaçlar sonucunda ortaya çıkan bir suç şekli olarak öne çıkmıştır. Toplumların ölüye ve mezarlara bakışı, nebbaşlık gibi yasa dışı faaliyetlerin algılanışını da büyük ölçüde şekillendirmiştir.