Medya
Suç biraz da bizde! Bu sapıkları hep birlikte çıkardık
Sabah gazetesi yazarı Yüksel Aytuğ, toplumda artan vahşet olaylarının sorumluluğunu herkesin paylaşması gerektiğini kaydetti. Aytuğ, çocukların zihnine sevgi yerine paranın yerleştirildiğini söyledi.
Yüksel Aytuğ, toplumda artan vahşet ve cinayet olaylarının sorumluluğunu sadece devlet ya da medya gibi unsurlara yıkmanın yeterli olmadığını ifade etti. Sabah gazetesi yazarı Aytuğ, çocukların televizyon ve sosyal medya gibi platformlarda kontrolsüz bırakıldığını, bu durumun şiddeti ve sevgisizliği körüklediğini belirtti. Ailelerin, çocukların zihinlerine sevgi ve merhamet yerine maddiyatı yerleştirdiğini söyleyen yazar, bu ortamın gençlerin kötülüğe açık hale gelmesine neden olduğunu vurguladı. Yüksel Aytuğ, tüm bu yanlışların sonucu olarak bugün karşılaşılan vahşet ortamını hep birlikte oluşturduğumu belirtti. Aytuğ, şunları kaydetti:
"Öldürdükleri kız çocuklarını dere kenarlarına gömenler... 2 yaşındaki bebelere tecavüz edenler... Genç kızların kafalarını koparıp, surlardan atanlar... Sanki zorla bir korku evine tıkılmış gibiyim. Ne yapsam da bir türlü çıkışı bulamıyorum. Her günün sabahında, her köşeyi döndüğümde karşıma bir başka şeytan çıkıyor.
Bütün bu olup bitenleri "denetimsiz sosyal medyanın", "mafyatik dizilerin" ya da "bilinçsiz ebeveynlerin" kucağına bırakıp olay yerini terk edemeyiz. Çünkü bu şeytanların yollarına taşları el birliğiyle döşedik.
Çocukları televizyonların, cep telefonlarının, tabletlerin önüne el frenlerini çekmeden biz park ettik. Denetim görevini hep devlete bıraktık. Çocuklarımızın zihnine ve ruhuna sevgi ve merhametin yerine parayı biz yerleştirdik. İmanı, vicdanı, saygıyı, sevgiyi keşfetmeleri için önlerine ışık tutmadık. Bu yüzden el yordamıyla yürüdükleri o karanlıkta önlerine ilk kim çıkarsa ona tutundular, onun peşinden gittiler.
Bir rock konserinde perdeye yansıtılan satanist ayininin ve şeytani figürlerin onlarda nasıl bir tahribat yaratacağını öngöremedik. Sokağın kanalizasyonlarının, kapısını sıkı sıkıya kilitlediği odasının ortasından aktığını fark edemedik. Her şeyi ya bağnazlığa ya seküler yaşam biçimine bağladık. Güttüğümüz sığ siyaset, bu iki zıt rengin arasındaki gri tonları görmemizi ve bunu çocuklarımıza öğretmemizi engelledi.
Çocuklara ya füzelerle vurulan kasabaları ya Samuray kılıcıyla öldürülen genç kızları ya da sonu gelmez afetleri, kazaları, felaketleri izlettik. Onlar da kaçınılmaz olarak dünyanın savaş, terör ve vahşetten ibaret olduğu duygusuna kapılıp kendilerini bu dünyada konumlandırabilmek için yüreklerini kötülüğün her türlüsüne açtılar.
Şimdi birbirimizin suratına şaşkın şaşkın bakıp "Nereye gidiyor bu dünya?" diye sormak için vakit çok geç. Nereye gidecek? Çocuklarımızın zihnine ve ruhuna yüklediğimiz navigasyonla cehennemin dibine!.."
İlişkili haber:
İlişkili haber:
İlişkili haber: