AKİT MENÜ

Okur Postası

'TUSAŞ saldırısının düşündürdükleri'

Gazetemiz okurlarından Abdullah Şen, Osmaniye'den gönderdiği mektubunda, 'TUSAŞ saldırısının düşündürdükleri' başlıklı yazısını sizlerle paylaştı.

Haber Merkezi
Güncelleme Tarihi:

Ankara'da Tusaş'ın hedef alınması ve buna cesaret edilmesi, Türkiye'nin savunma sanayisinde doğru yolda olduğunun kanıtıdır.

Tusaş'taki projelerin büyüklüğü ve katedilen yol, yakın zamanda Türkiye'yi kendini savunmada yeter duruma getirecek bir düzeye ulaşmış olmalı ki, yakalanan gelişmişlik seviyesi, düşmanın tolere edebileceği/tahammül sınırını aştığı ve bu sebeple bu kadar rahatsız olunduğu ve bu nedenle adeta harakiri yapıldığı açık ve ortadadır. Sanki düşmanda bir telaş hali, bir acele etme, bir şeyleri öne alma durumu var.

Bu saldırı, bize sanki şöyle bir mesaj ve bir sinyal veriyor: Ortadoğu'da bir sonraki hedef, sırası geldiğinde Türkiye'dir. Ve düşman muhtemelen şöyle düşünüyor: "O zamana kadar Türkiye kendisini koruyacak yeterliliğe kesinlikle kavuşmamalıdır, aksi halde hedeflerimizde sapmalar kaçınılmaz olacaktır."

Ama besbelli ki, düşmanın gözünde, topraklarımıza girmeyi planladıkları tarihe kadar, Türkiye, 'atı alarak Üsküdar'ı geçecek' görünüyor ve de düşmanı caydıracak güce kavuşacağı anlaşılıyor. Eğer bunu fark ettilerse ki öyle görünüyor, planlarını öne çekmek isteyebilirler. Tıpkı 15 Temmuz'da yaşandığı gibi.
Öte yandan, tam bu noktada, önemli bir konuya dikkat çekmek istiyorum. Özellikle son 15-20 senede, Türkiye'de biraz ekonomik bağımsızlığını kazanan kimsenin, seküler bir ahlak geliştirdiği ve kendi konfor alanına çekilmeyi tercih ettiği bir gerçektir. Başka bir ifade ile dünyevileşme ve konformizm tuzağına düşüldüğü açık ve ortadadır. Bu gerçekliğin en mücessem tezahürü, Amerika'da ve Avrupa'da çok önceden beri yaşanmaktadır. Nitekim bunu, gerek Amerika'da, gerekse de Avrupa'da naçizane yıllarca yaşamış biri olarak bizzat gözlemlemişliğim de var. Ne yazık ki düşülen bu tuzağı, artık Türkiye'de de müşahede ediyoruz.

Hal böyle olunca, tok, 'aç'ın halinden anlamaz hale gelmekte, samimiyet en çok aradığımız kelime olmakta, neme lazımcılık artmakta, şükürden, maneviyattan vd. değerlerden hızla uzaklaşılmaktadır.

Öyle ki bazen, çıkarlar söz konusu olduğunda veya haksız olduğu halde sırf haklı çıkmak için, bir ömür boyu peşinden gidilen ve bir ömür savunulan değerler ve inançlar bir kenara atılabilmekte, adaletten uzaklaşılabilmektedir ki bunu, hayretle ve üzülerek müşahede etmekteyiz. Bu durumun maalesef bir hastalık olarak toplumumuzun geneline yayıldığını gözlemliyoruz. Bu, çok ama çok tehlikeli bir durumdur ve ciddi sonuçları olabilecek bir gidişattır.

Endişem o ki ve Allah muhafaza, Allah Teala dilerse eğer, bizim yeniden kendimize gelmemiz ve gaflet uykusundan uyanmamız için, Irak, Suriye, Gazze, Lübnan... derken bir gün, Türkiye topraklarına yapılacak büyük bir saldırıda, kendimizi yeniden topyekûn bir Çanakkale ruhuna dönüş ve tümüyle bir savunma durumunda bulabiliriz. Ha! o gün, elbette hepimiz yardan serden geçeriz ve tabii ki ülkemizi kanımızın son damlasına kadar savunuruz, Allah'ın izniyle...
Fakat Yüce ALLAH, BİZİM BÖYLE BİR İMTİHANDAN GEÇMEMİZİ İSTEYEBİLİR, ilahi planında...

Dolayısıyla, kul azmadan, Hak bela yazmadan, iş çığırından çıkmadan ve işimiz Allah'a kaldı demeden önce, yeniden kendimize gelebilecek miyiz ve benlik kaygısını, ihtirası ve menfaati öncelemeyi ve birbirimizle didişmeyi bir kenara bırakabilecek miyiz? Ben nerede hata yaptım diyebilecek miyiz? Tövbe ederek, yeniden değerlerimize ve inançlarımıza dönebilecek miyiz? Yoksa gururumuza, inadımıza veya haklı çıkma "şemamıza" mağlup mu olacağız?

Kadim Medeniyetimizde belki de en önemli değer olan ve bugün kaybettiğimiz "içe yolculuk" ve "hikmete" yeniden dönebilecek miyiz?

Kendimizi yeniden inşa etme sürecine dönebilecek miyiz?.. Tekrar tekrar, tekrar tekrar buraya döner miyiz?..

O halde siyaset üstü bu meselede, birlik olma zamanı!

Allah Teâlâ , Tusaş özelinde, tarihteki tüm mukaddesat mücadelesi genelinde, tüm şehitlerimize rahmet eyleye. Rabbim, gazilerimizin ve ailelerinin sahibi olsun inşallah.

Devletimiz elbette kendini koruma kapasitesine sahiptir, savunma sanayisini böyle terör saldırıları tabii ki durduramayacaktır. Devletimize Allah'ın izniyle bir şey olmaz diye tabii ki ümit ediyoruz. Fakat, olursa fert olarak bize bir şey olabilir diye de endişe ediyorum, Allah muhafaza. Yani olursa bizim ayağımız kayabilir, hem bu dünyada hem de ahirette...

Manen ve ruhen güçlü ve sağlıklı, ahlaklı, bir ve beraber vatandaşlardan oluşan toplumu harici bir güç yıkabilir mi?

Devlet işini yaparken, fert olarak biz ne yapıyoruz, nasıl bir gelişim içindeyiz, neye hazırlık yapıyoruz? Bazen bu noktayı kaçırdığımızı düşünüyorum.

Fert olarak biz iyi olalım ki ve birey olarak biz her bakımdan ahlâk sahibi ve güçlü olalım ki Devletimiz de güçlü olsun. Fert fert hepimize Allah Teâlâ, şuur, basiret, feraset, azim, cesaret, ruh ve beden sağlığı ve akıl sağlığı versin inşallah...

Elbette, merhum Mehmet Akif'in dediği gibi:

"Sahipsiz olan vatanın batması haktır.

Sen sahip olursan bu vatan batmayacaktır."

Gerçek vatansever, içinde bulunduğu sorumlulukların gereğini ve görevini en iyi yerine getirendir desek, sanırım abartmış olmayız.

En dış halkada "vatanımıza olan sorumluluklarımız", en içte ve en merkezdeki halka olan "kişisel sorumluluklarımızdan" başlar diye düşünüyorum. Bu noktayı sanki bazen gözden kaçırabiliyoruz, onun için kendi içsel merkezimizde sağlam ve sağlıklı durabilmek çok çok önemli olacaktır.

Peygamber Efendimiz, Tebük seferinden dönerken, "büyük cihaddan, küçük cihada döndük" buyurmuştur.

Sahabe-i Kiram, kendisine "büyük cihad nedir ya Resulallah?" deyince "Nefis ile cihad" buyurmuşlardır.

Biz, nefsimizle büyük cihatta çaba harcarsak, Cenab-ı Allah da bizi savaş meydanlarındaki cihatta niçin başarılı kılmasın?

Nitekim, kelamların en güzeli olan Allah kelamı Kur'an-ı Kerim'de Yüce Rabbimiz, "Nefsini arındıran kurtuluşa ermiştir." (Şems, 9. ayet) buyurmaktadır.

O halde, söylemin altını, "kendi iyi oluş halimizi" artırarak doldurmamız temennisi ile...

Hayırla... Selametle...

(*) İlahiyatçı, Yazar.

E-posta adresi: abdullahsen80@yahoo.com.tr

Yorumlara Git

Humus’ta vahşi saldırı! Oyun salonu kana bulandı

Şükürler olsun can kaybı yok: Sarsıntı sonrası Ahmet Ercan İstanbul'da deprem uyarısında bulundu! 2 ilçeyi uyardı

Başkan Erdoğan'dan Erzincan Başbağlar Köyü için anlamlı talimat! Tüm köy halkından büyük teşekkür...

Greene’den çarpıcı iddia! Trump’a eleştiri sonrası güvenlik uyarıları aldı

Remzi Çayır ülkücüler için faşist diyen Sözcü’nün televizyonunda “ülkücü hakimlerle görüşüyorum, memnun değiller”