AKİT MENÜ

Gündem

CHP’nin karanlık tarihinden bir sahife! CHP’liler Tan Gazetesini neden yağmaladı?

CHP iktidarının bir tertibiyle Tan gazetesinin yağmalanması üzerinden 79 yıl geçti. 4 Aralık 1945 tarihinde organize edilen linç teşebbüsü, CHP iktidarının ve Cumhurbaşkanı İsmet İnönü’nün Milli Şeflik Devri’nin adeta yüz karasıdır. Bu yağmalama, muhalif bir gazeteye yapılan bir gözdağı saldırısı olmasının yanı sıra o günlerde henüz yeni adım attığımız demokrasiyi boğma hareketi ve çok partili hayata karşı da CHP iktidarının bir büyük kalkışmasıdır.

Haber Merkezi

Tefekkür Düşünce Merkezi

Bugün 4 Aralık 2024… Bundan 79 yıl önce 4 Aralık 1945 tarihinde meydana gelen ve Türk basın tarihine bir utanç sahifesi olarak geçmiş bu feci olaydan saldırının 79. senei devriyesi münasebetiyle bahsedeceğiz.

Yakın tarihimizin karanlıkta bırakılmış, yeterince aydınlatılmamış birçok saklı olayından biri de 4 Aralık 1945 tarihinde Tan gazetesine gerçekleştirilen saldırı olayıdır. Tarihi gerçekleri ideolojik kalıplar ve efsaneler halinde belleten ve toplumları üzeri örtbas edilmiş gerçekler üzerinden yönetenler için Tan gazetesi saldırısının failleri ‘gözü dönmüş, yobaz sağcılardır’. Hatta bir adım daha ileriye giderek bu olayı da bir ‘irtica gösterisi’ olarak niteleyenler de vardır.
Ancak muhtelif kaynaklarda yer alan belgeler, dönemin birinci derece şahitlerinin ifadeleri, olayın hiç de bu anlamda cereyan etmediğini, aksine dönemin CHP iktidarının muhalif bir basın organizasyonuna karşı sevk ve organize ettiği bir provokasyon olduğunu ortaya koymaktadır.

4 Aralık 1945 tarihinde devrin iktidarı tarafından Tan gazetesine karşı organize edilen linç teşebbüsü, CHP iktidarının ve Cumhurbaşkanı İsmet İnönü’nün Milli Şeflik Devri’nin adeta yüz karasıdır. CHP Parti müfettişleri ve gençlik kolları tarafından organize edilen Tan gazetesi saldırısı bugün de hafızalarda tazeliğini koruyan kara bir lekedir.

Saldırı Neden Tertiplendi?

‘İstiklal Harbimizin Esasları’ konusunda söyleyeceği önemli hususlar olan, fakat ülkedeki baskı ortamından dolayı buna bir türlü fırsat bulamayan Kazım Karabekir Paşa, bir dönem matbaadan çuvallarla alınıp yakılarak imha edilen hatıralarını 1945 yılında Tan gazetesinde tefrika etmeye başlar.

Gazeteci İsmet Bozdağ, Tan gazetesine karşı organize edilen saldırıda olaya ivme kazandıran unsurun bu yayınlar olduğu kanaatindedir. “İstanbul Üniversitesi gençliği bir sabah kaynamaya başladı. Birkaç ateşli konuşmadan sonra gençler büyük bir kalabalık halinde Babıali’ye doğru yürüdüler ve Tan gazetesini taşladılar. Hükümet derhal harekete geçti. Gençlerden bazıları tutuklandı. Tan gazetesi, ertesi günü çıkan sayısında Kazım Karabekir’in Hatıraları’nın yayınının durdurulduğunu bildirdi” (Bozdağ,1972:231).

Gazeteci İsmet Bozdağ’ın anlatımından olayın faillerin Kazım Karabekir’in Hatıralarının yayımından rahatsız olan ‘Atatürkçü gençler’ olduğu anlaşılmaktadır.
Tan gazetesinde Zekeriya ve Sabiha Sertel ile Falih Rıfkı arasında başlayan karşılıklı suçlama ve tartışmalar Kasım ayı içerisinde daha da şiddetlenmiş ve bu tartışmalara Necmettin Sadak ve Peyami Safa da katılmışlardı. Özellikle Hüseyin Cahit Yalçın ile Sertel’ler arasında geçen bu tartışma tam bir savaşa dönmüştü. Bu tartışma, 3 Aralık 1945 günü Hüseyin Cahit Yalçın’ın “Kalkın Ey Ehli vatan! yazısıyla noktalanmıştı (Akandere,1998:424).

Tan Gazetesinin Yakılıp, Yağmalanması

Dönemin en sıkı kalemşörlerinden biri olan H. Cahit Yalçın’ın gazetesinde yaptığı işte bu son çağrı, kutsal bir saldırı emri olarak algılanmış ve Tan gazetesinin sonunu hazırlamıştı. Çünkü bu yazının ardından ‘ehli vatan(!)’ kalkmış ve Tan gazetesini basarak yağmalamıştı.

Çoğunluğu üniversiteli gençlerden oluşan kalabalık bir topluluk, ellerinde Atatürk ve İnönü resimleri ve komünistlik aleyhtarı dövizler taşıyarak Tan Matbaası önüne gelir. Kısa sürede Tan, La Turquie, Yeni Dünya matbaaları tamamen tahrip edilir. Bu arada sol yayınlar satan Berrak ve ABC kitapevleri de tahrip edilir. ‘Tan olayları’ olarak adlandırılan bu olay, Sıkıyönetim Komutanlığı tarafından ‘üniversite öğrencilerinin başlattığı bir hadise’ olarak tanımlandı. ‘Bu gibi esef verici hadiselere müsaade edilmeyeceği,buna benzer hadiselerin şiddetle karşılık göreceği’ açıklandı (Akandere,1998:426).

Tan gazetesinin sahibi Zekeriya Sertel, kendilerine yapılan saldırıyı hatıralarında şöyle anlatır: 4 Aralık 1945 gününün sabahı üniversiteli gençler ellerinde önceden hazırladıkları baltalar, balyozlar ve kırmızı mürekkep şişeleriyle matbaaya saldırdılar. Orada bekleyen polisler olan bitene seyirci kaldılar. Görevlerini yapmaya kalkmadılar. Göstericiler baltalarla matbaanın kapısını kırıp içeri girdiler. Makinaları balyozlarla kırdılar. Binanın camlarını indirdiler. İçindeki eşyayı kırıp döktüler. Ellerine ne geçtiyse yakıp yıktılar. Sonra ellerinde kırmızı boya şişeleriyle “Sertel’ler nerde?” naralarıyla bizleri aramaya başladılar. Amaçları bizi çırılçıplak soyup üzerimize kırmızı boya dökmek ve sonra önlerine katıp sokaklarda “İşte kızıllar” diye gezdirmekti. Bütün bunlar polisin gözü önünde oluyordu. Göstericiler, bizleri bulamayınca,vahşi naralarla yollara düştüler. Beyoğlu yakasına geçtiler. Bu işin İnönü’nün bilgisi içinde Başbakan Saraçoğlu’nun verdiği emir ile polis tarafından tertiplenip icra edildiğinde şüphe yoktu. Gösteri yapan ve matbaaya saldıran gençler arasında birçok sivil polis vardı. Saldırıyı asıl bunlar yönetiyordu” (Sertel,1968:267-270).

Bir gazetecinin bir başka gazeteciyi açıkça hedef göstermesi şeklinde cereyan eden ve dünya basın tarihinde bir başka örneği bulunmayan bu saldırının tarih önündeki failleri olarak ise resmi ideolojinin tarih yazıcıları tarafından ‘sağcılar’ uygun görülmüştür.

Cumhuriyet gazetesinin bu vahşi saldırıyı haber yapma biçimi tam bir skandaldır: Cumhuriyet, Tan gazetesine saldırı konulu gösteriyi kınamak bir yana onun ‘vakaret içerisinde geçmesinden dolayı’ kutluyordu. Tan’ın yıkımına önce basın kampanyasıyla başlanılmış, saldırıya tahrik ve teşvik basınca yönlendirilmiş, kampanyanın eylemle sonuçlanmasından sonra da, bu kez saldırıya uğrayanların bir kez daha linç edilmesine sıra gelmişti (Koçak,2013:285).

KAYNAKLAR:

Akandere Osman, (1998),Milli Şef Devri,İstanbul:İz Yay
Bozdağ İsmet, (1972) Bir Çağın Perde Arkasıİstanbul:Kervan Yay.
Deliorman Altan, (2001),Türk Yurdunun Bilgeleri,İstanbul:Timaş Yayınları
Koçak Cemil,(2013),Tarihin Buğulu Aynası,İstanbul:Timaş Yay.
Sertel Zekeriya, (1968), Hatırladıklarım,İstanbul:Yaylacık Matb.
Uyar Hakkı,(1998),Tek Parti Dönemi ve Cumhuriyet Halk Partisi, Boyut Kit:İstanbul

Baskını CHP İstanbul teşkilatı tertiplemişti

Tan gazetesine saldıran üniversiteli gençler içerisinde bilahare CHP’nin Bakanı olacak Orhan Birgit ve Milletvekili Ali İhsan Göğüş’ün de yer aldığını çeşitli kaynaklar daha sonra yazmışlardır.

“Bu baskını Ankara’nın talimatı uyarınca, CHP İstanbul teşkilatı tertiplemişti. Başını da, sonradan CHP’li kurmaylar olarak ün yapacak Orhan Birgit, Doğan Can gibi öğrenciler çekiyordu” (Deliorman,2009:98-99).

Tan Gazetesi’ne saldırarak yerle bir eden gençler arasında bulunan Orhan Birgit, bilahare CHP’den İçişleri Bakanı, Turizm ve Tanıtma Bakanı ve gazete yazarı olmuştu.

(Orhan Birgit’e sonraki yıllarda Anadolu Üniversitesi Senatosu’nca Fahrî Doktora tevdi edildi. Aydın Doğan Vakfı yürütme kurulu üyeliği yapmış ve Basın Konseyi başkanlığını da bir dönem yürütmüştür. Cumhuriyet gazetesinde köşe yazarlığı yapmış, Hürriyet Vakfı’nda başkan olarak görev almıştır.

Orhan Birgit, 27 Mayıs 1960 darbesi öncesinde öğrenci nümayişlerinin tezgâhlanması sürecinde faal rol aldığını kendisi ifade etti. Bu sırada, “öğrencilerin Et ve Balık Kurumu’nda kıyma makinelerinde kıyıldığı” yolunda düzmece haberler yayınladığını, haberlerin yalan olduğunu daha sonra öğrendiğini söyledi.

Dr. Hakkı Uyar aynı konuda başka isimler verir. Ona göre; Olayları yönlendiren CHP İstanbul müfettişi Alaettin Tiritoğlu idi (Uyar,1998: 208).

Sonraki Dönemin Cumhuriyet gazetesi Yazarı İlhan Selçuk’un da Tan Gazetesi’ni basan gençlerden olduğu daha sonra bazı gazetelere yansımıştır.

Bütün bu bilgi ve belgelerden anlaşılacağı üzere Tan gazetesi saldırısının sağcılar tarafından gerçekleştirildiği iddiası asılsız bir ideolojik kurgu ve tertipten ibarettir. Saldırının sahibinin Dönemin Milli Şef iktidarı ve CHP Hükümetinin tahrik ve teşvik ettiği ‘Atatürkçü gençler’ olduğu sonraki yıllarda yazılı kayıtlarda yerini almıştır.

Olayın bir başka önemli boyutu da şudur: Bu saldırı, muhalif bir gazeteye yapılan bir gözdağı saldırısı olmasının yanı sıra o günlerde henüz yeni adım attığımız demokrasiyi boğma hareketi ve çok partili hayata karşı da CHP iktidarının bir büyük kalkışmasıdır. CHP iktidarının demokrasiden ve çok partili hayattan aslında ne anladığı bu olay dikkatlice analiz edildiğinde görülmektedir.

Yorumlara Git

Adalet Bakanlığı’ndan Şule Çet davası hükümlüsü açıklaması! Tahliye iddiaları yalanlandı

Lewandowski’den flaş açıklama! Fenerbahçe iddialarına son noktayı koydu

Emekli için seyyanen zam çıkışı: Asgari ücretin altında kalmaması hakkında işte masadaki konu başlıkları

Netanyahu'yu Türkiye korkusu sardı! dilendiler Herkes şaştı kaldı: ABD'den yardım dilendi

Türkiye’de yasakların kalkış sürecinin perde arkası konuşuluyor!