Gündem
Tehdit ettiği savcıyı karşısında gören Ekrem'in zor anları
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Selim Kiraz'ı şehit eden teröristlerin ağzını kullanan CHP'li İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu tehdit ettiği savcıyı karşısında görünce kıvırdı. İşte İmamoğlu'nun ortaya çıkan ifadeleri...
Mega kent İstanbul'a çakılı bir çivisi bulunmayan CHP'li Ekrem İmamoğlu, ucuz şovların peşinden koşmaya devam ediyor.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Akın Gürlek'i "Bak Başsavcı sana söylüyorum. Biz var ya, sana faydamız olmaz senin zihnin çürümüş te.. Senin evlatlarını bile bu muamelelerden kurtarmak için seni yöneten aklı bu milletin zihninden söküp atacağız." sözleriyle tehdit eden İmamoğlu, hızını alamayarak eli kanlı terör örgütü DHKP-C'nin sloganını kullandı.
İBB Başkanı İmamoğlu’nun son günlerde devreye soktuğu “Kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber, ya hiç birimiz” sloganının sol terör örgütlerinden alındığı ortaya çıktı. DHKP-C’nin yoğun kullandığı slogan, Gezi kalkışmasında da duvar yazısı olmuştu.
Teröristlerin ağzını kullanan İmamoğlu’nun terör savcısının kendisini çağırmasıyla ilgili de “Savcıya gideceğim, ilk sorum da şu olacak; Terör savcısı benden ifade alacakmış. Terör savcısı benden niye ifade alıyor? Bakacağım ki, ‘sen hangi kimlikle benden ifade alıyorsunuz?’ diye savcıya soracağım” diyerek savcıyı sorguya çekeceği imasında bulunmuştu.
Sloganını sahiplendiği teröristler Savcı Mehmet Selim Kiraz'ı şehit etmişti
Ekrem İmamoğlu'nun sloganını sahiplendiği DHKP-C'li teröristler Şafak Yayla ve Bahtiyar Doğruyol, Cumhuriyet Savcısı Mehmet Selim Kiraz'ın İstanbul Adalet Sarayı'ndaki odasında şehit etmişti.
Ekrem ifadesinde kıvırdı
"Kamu görevlisine karşı görevinden dolayı hakaret", "tehdit", "terörle mücadelede görev almış kişileri hedef gösterme" ve "adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs" suçlarından ifade veren CHP'li İmamoğlu, “Benim sözlerimde tehdit ve hedef göstermek yoktur. Benim yaptığım ifade özgürlüğüdür" diyerek kıvırdı.
Ekrem İmamoğlu'nun verdiği ifadenin tam metni şöyle:
"Üzerime isnat olunan suçlamaları anladım. Malum 20/01/2025 tarihinde yapmış olduğum bir paneldeki konuşmada sarf ettiğim söylemlere dair Re'sen soruşturma açıldığını öğrendim. Konuya ilişkin beyanımın aynen şu şekilde geçmesini istiyorum. Bugün burada bulunmamın nedeni, hukukun değil talimatların egemen olduğu bir düzenden kaynaklandığını düşünmekteyim.
Şöyle ki; Ben 'hak yemem ama hakkımı da yedirmem' diyerek seçilmiş bir kişiyim. Ve sözümün eriyim. İsnat edilen suçla bağlantılı olarak dediğim şeyler belli, burada da tekrar ediyorum: 'Biz senin evlatlarını bile bu muamelelerden kurtarmak için seni yöneten aklı bu milletin zihninden söküp atacağız. Söküp atacağız ki senin evlatlarının kapısına birileri dayanmasın... senin evlatlarını sabahın köründe evinden kimse almasın... söküp atacağız ki senin dahi yuvana, çocuklarının geleceğine huzuru temin edelim. Bizim derdimiz bu.'
Biz, hukukun talimatla değil, evrensel ilkelerle işleyeceği bir gelecek için gece gündüz çalışıyoruz. Çocuklarımız da gelecek kuşaklar da adaletin sıcaklığıyla huzur ve güven içinde uyuyabilsinler diye.
Resmi davet yazısıyla ifade vermeye pekala davet edilebilecek olan CHP Gençlik Kolları Genel Başkanımızın kapısına gün doğmadan çok sayıda polisle birden gidilmesini eleştirirken, bir abi - bir baba şefkatiyle sarf ettiğim sözlerimi tehdit olarak görmek, bağımsız yargıyı, gerçek adaleti tehdit olarak görmek demek olduğunu düşünüyorum.
Kanaatimce, benim bu sözlerimden ancak yargı üzerindeki hakimiyetini kaybetmekten korkanlar tehdit algılayabilir. Benim sözlerimde tehdit ve hedef göstermek yoktur. Benim yaptığım ifade özgürlüğüdür. Ve ifade özgürlüğü anayasal bir haktır. İfade özgürlüğü, adli makamlara ve onların işleyişine yönelik eleştirileri de kapsar.
Demokratik düzenin bir gereği olarak uğradığımız haksızlıkları milletimizle paylaşmak; yaşanan usulsüzlükleri eleştirmek ve bu uygulamaların 'hukuka güvene' zarar verdiğini dile getirmek ne zamandan beri tehdit sayılmıştır? Ülkenin en büyük partisinin bir belediye başkanı olarak, iktidara geldiğimizde kurulacak düzende “hukuka güven olacak, yargıya güven olacak, yargı bağımsız ve tarafsız olacak, kötü ve intikamcı zihniyete son verilecek, ülkeye adalet gelecek ve kimse sabah erkenden inzibat marifetiyle derdest edilip götürülmeyecek” demek, ne zamandan beri tehdit sayılmaktadır.?
Bence asıl tehdit 'Turpun büyüğü heybede' diyerek yargıya doğrudan müdahale edenler tarafından yapılmaktadır. Yine bence 'Turpun büyüğü heybede' diyerek hedef gösterenler, bu sözleriyle bir yandan da yargı mensuplarının bağımsız ve tarafsız çalışamayacaklarını deşifre etmektedirler. 'Yargı üzerindeki tüm baskıları kaldıracağız, asla yargıya talimat vermeyeceğiz, baskı uygulamayacağız' sözünü veren bir yöneticiyi tehdit olarak gören akıl, milleti tehdit olarak görüyor demektir.
Çünkü bağımsız yargı millet adına karar verir. Bağımsız yargı da milli iradenin bir parçasıdır. Türkiye, liyakatli savcıların ve hâkimlerin onurlu ülkesidir. Bu ülke, hırsızların, yolsuzların, yetim hakkını yiyenlerin karşısına dikilen milletin öz evladı olan hukukçulardan yanadır. Yine onlar, bizim iktidarımızda bağımsız olarak çalışabileceklerdir ve “bırakın adalet yerini bulsun, isterse kıyamet kopsun” diyebileceklerdir.
Bence yargıyı, siyasi çıkarlar için araç hale getirenler günü gelecek, hukuk önünde gerçek bir muhasebeye tabi tutulacaktır. Bu bizim sözümüzdür. Bu yine belirttiğim gibi, halkın adalet talebinin karşılığıdır.
Yargıyı araçsallaştıran siyasiler er meydanına çıkıp mertçe yarışmak yerine, böyle yollara başvurmaktan vazgeçmesini istiyorum. Herkes kendini milletin ferasetine teslim etsin. Çünkü millet büyüktür! Şu da unutulmasın hiçbir baskı, hiçbir tehdit, halkın adalet mücadelesini durduramayacaktır. Bu düzen güçlü bir hukuk devleti olma yönündeki mücadelemizle arzu ettiğimiz hedefe ulaşacaktır. Bu yöndeki inancımız tamdır. Aynı zamanda hukukun talimatla değil, evrensel ilkelerle işlemesinin sağlamak için elimizden gelen mücadeleyi vereceğiz.
Bizim saikimiz, bu milletin evlatlarını şafak operasyonlarıyla gözaltına alanlar ve her muhalif sesi hukuksuz bir biçimde mahkum edenler yaptıkları adaletsizliğin zerresini bile göremeyecekleri bir ortam tesis etmektir.
Bu israf ve yağma düzeni yalnızca hukuku değil, emekçinin ekmeğini, gençlerin umudunu, milyonların alın terini de çaldığını düşünüyoruz. Bu düzen depremde, yangında zorda kalan insanlarımızın canını aldı. Biz buna asla teslim olmayacağız.
Bu büyük millet, adaletin yeniden tesis edildiği günleri mutlaka görecektir. Ve hakkımda açılan bence bu siyasi soruşturmanın cevabını millet sandıkta verecektir.
Yüce milletime arz ederim. Soruşturma konusu olay olan ve 'Bak Başsavcı sana söylüyorum...' şeklinde devam eden konuşma içeriğinde kimsenin onur, şeref ve saygınlığını zedeleyecek söylem ve hitap içerisinde bulunmadım. Kimsenin kendisi veya yakınlarına zarar verebileceğinden bahisle bir söz sarf etmedim. Ve aynı şekilde herhangi bir kimseyi hedef haline getirebilecek bir durum içerisinde yer almadım. Böyle bir hareket ve eylem içerisinde bulunmam mümkün değildir. Üzerime atılı suçlamaları kabul etmiyorum."