Gündem
Dünyanın en garip köyü: 104 yıldır yarısı Türkiye'de yarısı Gürcistan'da! Pasaportla buluşuyorlar
1921'de Türkiye-Gürcistan sınırının çizilmesiyle ikiye bölünen Sarp köyünde aynı aileler 104 yıldır farklı ülkelerde yaşıyor. Sarp Sınır Kapısı'nın 1988'de açılmasıyla yeniden buluşan akrabalar, "sınırlar ayırsa da gönüller bir" diyerek asırlık bağlarını sürdürüyor.
This browser does not support the video element.
Türkiye'nin Kafkaslar ve Orta Asya'ya açılan en önemli kara hudut kapılarından biri olan Sarp Sınır Kapısı'na da adını veren Sarp köyü, olağanüstü bir tarihi yaşıyor. 1921'de Türkiye ile Gürcistan arasındaki sınırın belirlenmesiyle ikiye bölünen köyde, aynı ailelerin üyeleri 104 yıldır iki farklı ülkede yaşamak zorunda kalıyor.
Köyün Türkiye topraklarında kalan yerleşim yerine "Sarp", Gürcistan topraklarında kalan bölümüne ise "Sarpi" adı verildi. Bölgede yaşayanların yürüme mesafesindeki köydeki akrabalarıyla uzun yıllar görüşemediği bu dönem, derin acılara sahne oldu. Sarp Deresi'nin iki tarafına 2.5-3 metre yüksekliğinde teller çekildi ve her iki tarafa üçer gözetleme kulesi yerleştirildi. İçinden geçen dereye göre ikiye bölünen köyde yaşanan bu durum, dünyada eşine az rastlanan örneklerden biri olarak dikkat çekiyor.
Sarp köyü muhtarı Yalçın Çakır, 1921'de sınırın çizilmesiyle köyün yarıdan ayrılarak bir kısmının o dönemki Sovyetler Birliği'ne, bir kısmının da Türkiye'ye verildiğini söyledi.
Köy sakinlerinin 1936'ya kadar "pasavan geçiş"lerle (komşu bölge sınırları içinde kısa süreli dolaşıma izin veren belgeyle geçiş) birbiriyle görüştüğünü belirten Çakır, bu tarihten sonra sınırın tamamen kapandığını ve birinci derece akrabaların bile 1988'e kadar özel izinler dışında birbiriyle görüşemediğini ifade etti.
Bölgede yaşayanların yürüme mesafesindeki köydeki akrabalarıyla uzun yıllar görüşemediğini dile getiren Çakır, Sarp Sınır Kapısı'nın 1988'de açılmasıyla iletişimin yeniden başladığını kaydetti.
Gürcistan'da teyzesi ve kuzenlerinin yanı sıra babasının amcası ve halaları ile bu akrabalarının çocuklarının olduğunu belirten Çakır, "Akrabamız çok. Çakıroğlu sülalesinin üçte ikisi Gürcistan tarafında kalmış." dedi.
Bayram, düğün ve cenazelerde birbirlerine gidip geldiklerini anlatan Çakır, "Aramızda ne kadar sınır olursa olsun, gönüllerimiz bir. Orada bir cenaze varsa, o acıyı kendi evimizdeymiş gibi hissediyoruz" diye konuştu.
Çakır, sınıra rağmen akrabalık ilişkilerini korumaya gayret ettiklerini, son yıllardaki evliliklerle de yeni bağların kurulduğunu sözlerine ekledi.
Köy sakinlerinden Mükerrem Tuzcu da köyün ikiye bölünmesinden sonra halasının da aralarında bulunduğu akrabalarının Sarpi köyünde kaldığını söyledi.
Köyün ortasından geçen derenin karşı tarafının Gürcistan'a ait olduğunu belirten Tuzcu, oradaki akrabalarıyla iletişim halinde olduklarını ifade etti.
Tuzcu, Sarp'ta şöyle devam etti: "Köyün yüzde 80’inin halası, dayısı, teyzesi orada. Ben kapı açılır açılmaz akrabalarımı görmek için oğlumla Gürcistan'a gittim. Akrabalık ilişkilerini koparmadık. Çocuklarımı da teşvik ettim. Sınırın kapalı olduğu zaman, halamı özel davetiye ile Kars üzerinden Türkiye'ye getirdim. Sarıldık, ağladık, özlem, hasret giderdik."
Bayram Ali Özşahin de uzun yıllar akrabaların birbiriyle görüşemediğini, derin acılar yaşandığını söyledi. Özşahin, "İnsanların yakınlarının yaşadığı köye parmağını uzatmasının bile suç olduğu bir dönem yaşandı. Görüşemediğimiz yıllarda oradaki evlerde kimlerin yaşadığını bilirdik. Onlar da bizim evlerde kimlerin yaşadığını biliyor. Gitmesek de gidemesek de o köy bizim köyümüzdü" diye konuştu.
Hasan Aytan ise sınırların çizilmesiyle babaannesi dışında tüm akrabalarının Gürcistan'da kaldığını söyledi.
Akrabalarıyla çok sık olmasa da görüştüğünü ifade eden Aytan, "Akrabalığımızı unutmamamız güzel bir şey. Ben de devam ettiriyorum. Cenazede, düğünde birbirimizi yalnız bırakmayız. Aramızda hudut olsa bile akrabalarımızla birbirimizi bırakmamıza imkan yok. Birbirimize bağlıyız, sınırlar ayırsa bile gönüller bir" diye konuştu.