Gündem
Azgın azınlık 28 Şubat’ı özlüyor
Türkiye’yi yeniden 28 Şubat dönemine taşımak için çırpınan seküler yobazlar, yeniden sahneye çıktı.
Buğra Kardan İstanbul
Ali’siz Alevilik hayal eden, okulları din eğitiminden ve kadınları kıyafetten arındırma adına her yolu deneyen bu yobazların laiklik kılıfı altında İslâm’a yönelik saldırıları ivmelendi. CHP beslemesi Birgün, manşetten bir teşhirciyi muayene etmekten haklı olarak kaçınan doktoru tefe koyup “Aktif bir mücadele verilmezse karanlık büyüyecek” ifadesini kullanma hadsizliğinde bulundu.
Cumhuriyet de Aleviler için atılması muhtemel adımları kötüleyecek ve “Laiklik istiyoruz” vaveylası koparacak kadar alçaldı. Başörtülülere zulmeden, Kur’an kurslarına katlanamayan, Allah’ın ayetlerine dikkat çekilen Cuma hutbelerini hedef alan laikçi bağnazların İslâmi sembollere ve kurumlara taarruzlarını artırmaları bardağı taşırdı. Diyanet İşleri Başkanlığı’nı itibarsızlaştırmak için yarışan, “Laiklik elden gidiyor” yalanına yapışarak topluma korku pompalamaktan utanmayan, İslâm’ı kötülemekten ve milleti maneviyattan koparmaya çalışmaktan da çekinmeyen bu bağnazlar öfke topladı. Ülkeyi kamplaştırma ve din alerjisini hortlatma teşebbüslere tahammülü kalmayan milyonlar, “Seküler baskı bıktırıp usandırdı” diye dert yandılar.
Mütefekkirler ise laiklik mefhumuna sarılarak İslâm’ı kötüleyen, özgürlük kavramını dile dolayarak teşhirciliği teşvik eden güruhun yegâne amacının dinsiz ve ahlâksız toplum inşa etmek olduğunu belirttiler. Mütedeyyinlere dikkatli olmayı, çocuklarını ateist ve deist propagandalarına karşı koruyup kollamayı tavsiye ettiler. “Gelinen aşamada İslâm’ı karanlık gibi sunmaya, tacizciliği ve çıplaklığı meşru kılma gayretine giren şer odaklarıyla aktif mücadeleyi hızlandırmanın kaçınılmaz olduğu muhakkaktır” diye eklediler.
Akit’e konuşan gazeteci-yazar Murat Özer, şunları söyledi: “Görüyoruz ki bazı çevrelerde İslâm’la ilgili büyük bir rahatsızlık var. Bu çevrelerin hem siyasi hem kültürel hem düşünsel iktidar ellerinden gittiği için dini sembollere ve kurumlara pervasızca saldırdıkları belli. 2 asırlık bir iktidarı kaybetmek kolay olmasa gerek. Tabii Erdoğan döneminde Türkiye’yi kendi mecrasından koparıp Batı sömürgesine dönüştürmeye çalışanların avuçları boş kaldı. Askeri ve bürokratik dönüşüm bunları paniğe hatta öfkeye sevk etti. Çünkü bunlar, Türk Müslüman halkı kendi boyundurukları altında görmeye alışkınlar. Ancak o devir kapandığını idrak edemiyorlar. Bu nedenle provokasyonlar yapıyorlar. ‘Laiklik elden gidiyor’ deyip duruyorlar. İktidarı yitirmenin acısıyla topluma korku pompalamaya kalkıyorlar. Bu bedhahlarda kör düşmanlık var. İktidara, Diyanet İşleri Başkanlığı’na adavetten başka bir şey yok. Bunların amaçları toplumu özden koparmak. Bunlar, çok da tahammülsüzler. Çünkü Diyanet İşleri Başkanlığı’nı oyuncağa dönüştüremediler. Doğal olarak 28 Şubat dönemini arıyorlar. Çünkü o dönemde başörtüsü yasağı uygulanıyordu ve Diyanet İşleri Başkanlığı’ndan çıt çıkmıyordu. İlahiyatçı olarak pazarlanan Yaşar Nuri Öztürk ve Zekeriya Beyaz da İslâm’ın temellerine dinamit koymaya uğraşıyordu. Bazı çevreler, o döneme özlem duyuyorlar ki Diyanet İşleri Başkanlığı’nı hedef alıyorlar. Bu güzide kurumumuzun hayata, İslâm’ın özüne dair hutbeler yayınlamasından, toplumu gerek adalete gerek merhamete gerek hayra davet etmesinden tedirgin oluyorlar. Daha da tedirgin olacaklar. Çünkü Müslümanlar, yüce dinimizi anlıyorlar. Çünkü Diyanet İşleri Başkanlığı dahil tüm kurumlarımız, özgürleşip öze dönüyorlar. Yani ‘seküler’ ya da ‘laikçi’ olarak anılan çevreler, hutbelere de başörtülü kızlara da camileri dolduran gençlere de katlanamıyorlar. Bu katlanamama hâli, toplumu ve devleti babasının malı saydığı gibi herkesi kontrol etme huyunu bırakmayan CHP zihniyetinin iktidardan olmasından ileri geliyor.”