Teknoloji
Bilim çığır açtı: Teflon atığı bir anda değerli ham maddeye dönüştü
Araştırmacılar, Teflon’un zehirli çözücüler kullanmadan oda sıcaklığında parçalanabildiğini göstererek yıllardır geri dönüştürülemez kabul edilen bu plastiğe sürdürülebilir bir çözüm sundu. Yeni yöntem, flor elementinin atıklardan yeniden kazanılmasını sağlayarak hem çevre kirliliğini azaltıyor hem de kimya endüstrisine ekonomik avantaj sağlıyor.
Araştırmacılar, modern yaşamın en yaygın ve en dayanıklı plastiklerinden biri olan Teflon’un çevre dostu bir yöntemle geri dönüştürülebileceğini ortaya koydu. Newcastle Üniversitesi ve Birmingham Üniversitesi’nden bilim insanlarının yürüttüğü çalışma, politetrafloroetilenin (PTFE) yalnızca sodyum metali ve mekanik hareket kullanılarak oda sıcaklığında parçalanabileceğini gösterdi.
Üstelik bu işlem, zehirli çözücüler gerektirmiyor ve yüksek enerji tüketen yöntemlere alternatif oluşturuyor.
Yeni çalışma, Amerikan Kimya Derneği Dergisi’nde (JACS) yayımlandı ve uzun yıllar boyunca dayanıklılığı nedeniyle geri dönüşümü mümkün olmayan Teflon’un sürdürülebilir şekilde işlenebileceğini kanıtladı.
PTFE, yapışmaz tencerelerden elektronik bileşenlere, laboratuvar ekipmanlarından endüstriyel parçalara kadar geniş bir kullanım alanına sahip. Ancak bu dayanıklılık, malzemenin doğada çözünmemesine ve bertaraf edildiğinde çevreye toksik PFAS bileşiklerinin yayılmasına yol açıyor. Bu nedenle PTFE, çevre bilimciler tarafından en sorunlu plastiklerden biri olarak kabul ediliyor.
FLOR ELEMENTİ YENİDEN DEĞER KAZANACAK
Araştırmayı yürüten ekibin liderlerinden Dr. Roly Armstrong, geliştirdikleri yöntemin Teflon’daki karbon-flor bağlarını kırarak malzemeyi doğrudan sodyum florüre dönüştürdüğünü belirtiyor.
Sodyum florür, diş macunlarından içme suyu arıtımına kadar çok sayıda alanda kullanılan kararlı bir tuz.
Armstrong, her yıl yüz binlerce ton PTFE üretildiğini ve bu atığın çoğunun çöplüklere gittiğini vurgulayarak, “Bu işlem atığı bir kaynağa çeviriyor; flor elementi boşa gitmiyor, yeniden değer kazanıyor” dedi.
Birmingham Üniversitesi’nden Dr. Erli Lu ise flor elementinin modern endüstri için kritik olduğunu hatırlatarak, “İlaçların üçte biri, gelişmiş malzemelerin ise büyük bir kısmı flor içeriyor. Ancak flor üretimi enerji yoğun ve kirletici yöntemlere dayanıyor. Geliştirdiğimiz süreç, florun günlük atıklardan geri kazanılabileceğini ve doğrudan kimyasal üretimde kullanılabileceğini gösteriyor. Bu, hem ekonomik hem de ekolojik açıdan çok büyük bir adım” diye konuştu.
YEŞİL KİMYA YAKLAŞIMI
Sürecin merkezinde mekanokimya bulunuyor. Mekanokimya, kimyasal reaksiyonların yüksek sıcaklık yerine mekanik kuvvetle tetiklenmesini sağlayan yeşil bir kimya yaklaşımı.
Araştırmada Teflon ve sodyum metali, bilyalı değirmen adı verilen kapalı bir çelik kabın içinde birlikte öğütülüyor. Öğütme işlemi Teflon’un güçlü karbon-flor bağlarını kırarak florun sodyum florüre dönüşmesini sağlıyor. Ortaya çıkan karbon ise zararsız bir yan ürün olarak kalıyor.
Ekip, üretilen sodyum florürün ek saflaştırmaya gerek duymadan başka florlu bileşiklerin sentezinde kullanılabileceğini de gösterdi. Bu, geri dönüşüm sürecinin kimyasal endüstriye doğrudan entegre olabileceği anlamına geliyor. Araştırmanın doğrulanmasında ise Birmingham Üniversitesi’nin ileri seviye katı hal NMR (Nükleer Manyetik Rezonans) spektroskopisi önemli rol oynadığı belirtildi.
DÖNGÜSEL EKONOMİDE DEVRİM NİTELİĞİNDE OLACAK
Bu yenilikçi çalışma, flor elementinin kaybolmadan yeniden kazanıldığı döngüsel bir flor ekonomisine geçişin mümkün olabileceğini gösteriyor. Böyle bir sistem, PFAS kaynaklı çevre kirliliğini azaltabilir ve florlu kimyasalların üretimini daha sürdürülebilir hale getirebilir. Araştırmacılar, yöntemin diğer florlu atık türlerine de uygulanabileceğini ve mekanokimyanın yeşil kimya alanında giderek daha önemli bir rol üstleneceğini düşünüyor.
ENDÜSTRİYEL HAM MADDE İHTİYACI İÇİN KRİTİK ÖNEMDE
Bilim insanlarına göre bu keşif, dayanıklı plastiklerin geri dönüşümünde yeni bir dönemin başlangıcı olabilir. Teflon gibi yıllarca doğada kalan maddelerin kontrollü bir şekilde ayrıştırılması, hem çevresel sürdürülebilirlik hem de endüstriyel ham madde ihtiyacı açısından kritik öneme sahip. Bu nedenle çalışmaların önümüzdeki yıllarda genişletilmesi ve endüstriyel ölçekte uygulanabilir hale getirilmesi bekleniyor.