AKİT MENÜ

Gündem

İfsat projesi neden iptal edilmeli?

"İstanbul Sözleşmesi neden iptal edilmeli?" sorusuna cevap veren Sosyolog Yazar Adnan Kalkan, İstanbul Sözleşmesi'nin verdiği tahribata dikkat çekti.

2020-08-12 22:40:51

This browser does not support the video element.

 Nurullah Alpay  yeniakit.com.tr 

İstanbul Sözleşmesi'ne olan tepkiler her mecrada sürüyor. Son olarak Aile Bilim Kültür ve Eğitim Derneği Başkanı Sosyolog Yazar Adnan Kalkan "İstanbul Sözleşmesi neden iptal edilmelidir?" sorusuna cevap verdi. Türkiye'deki eşcinsel evliliklere değinen Kalkan, tehlikenin boyutlarına dikkat çekti.

"Biyolojik kimliği ortadan kaldırıp 'toplumsal cinsiyet kimliği'ni inşa etmek istiyorlar"

Kadın ve erkeğin biyolojik kimliklerinin ortadan kaldırılarak yerine değiştirilebilir cinsiyet olan toplumsal cinsiyeti getirilmek istendiğini dile getiren Adnan Kalkan, "Kadın ve erkek biyolojik kimlikleri üzerine toplum inşa edilmiştir. Öyle ki bu biyolojik kimlik medeniyetin varlığı anlamında büyük önem taşımaktadır. İstanbul sözleşmesi tam anlamıyla kadınlık ve erkeklik rollerini bütün tartışmalı haline rağmen toplumsal cinsiyet kavramına feda etmekte ve biyolojik cinsiyet üzerine inşa edilen kültürel değerleri de ortadan kaldırmaktadır.(Madde 3 c)" ifadelerini kullandı. 

Adnan Kalkan, bu ideolojinin bir grup taşeron azınlığın yürüttüğünü belirterek, "Tabandaki bütün eleştirilere rağmen biyolojik cinsiyet yerine toplumsal cinsiyeti inşa etmeye çalışmaktadır. Oysa bu feminist bir azınlığın savunduğu fikirdir." dedi.

Bu sözleşmeye göre bir baba kızına " 'Namaz kıl' bile diyemez"

Anne babanın çocuklarını yönlendirmesini bile şiddet olarak tanımladığını belirten Kalkan, "İstanbul sözleşmesi dini değerlerin çocuklara aktarılmasını önlemektedir (Madde 12/5). Nitekim sözleşmede taraflar kültür, örf ve adet, gelenek, din veya sözde namusun şiddet için mazeret oluşturmamasını sağlar denilmektedir. Burada bir babanın veya bir annenin kendi öz evladına namaz kıl demesi dahi sözleşmeye göre, psikolojik şiddet katagorisine girmektedir." ifadelerinde bulundu.

"Din, namus, gelenek ve milli değerlerimizin şiddetin kaynağı olarak gösteriyor"

Sözleşmenin din, namus, milli değerler ve geleneğin şiddetin merkezine konumlandırdığını söyleyen Kalkan, "İstanbul sözleşmesi din, namus, örf, adet, gelenek, görenek ve değerlerimizin karşısında yer almaktadır. Sözleşme din ve namusu şiddetin temel kaynağıymış gibi sunmaktadır. Oysa İslam dini her türlü şiddete karşıdır." dedi.

"Eşler arasındaki ufak bir tartışma, psikolojik şiddet olarak tanımlanıyor"

Şiddetin tanımının sözleşmede muğlak olduğuna dikkat çeken Adnan Kalkan, karı koca arasındaki ufak bir tartışmanın bile psikolojik şiddete dahil edildiğini vurgulayarak şu ifadelerde bulundu:

"İstanbul sözleşmesinde şiddetin tanımı ve içeriği muğlak bırakılmıştır. Özellikle psikolojik şiddetin tam anlamıyla sınırlarının çizilmemesi, aile içinde ve toplumda çok ciddi problemlere yol açacağı aşikardır. Bu durumda bir kocanın hanımına neden eve geç kaldın, veya yemeği geciktirmişsin demesi dahi psikolojik şiddete dahil olup aile içi bağları ve aynı zamanda toplumsal bağların kopması için ciddi bir problem teşkil etmektedir. Bir kocanın karısının giyimine karışması dahi şiddet olarak algılanmaktadır."

"Cinsel yönelim ve cinsiyet değiştirmek meşrulaştırılıyor"

Cinsel yönelim ve cinsel kimliğin meşru hale getirildiğini vurgulayan Kalkan, LGBTİ'nin bu sözleşme ile yasal statü kazandığını belirtti. Kalkan, cinsiyet ameliyatlarının önünün açılacağını kaydederek "Cinsiyet ayrımcılığını önleme adı altında cinsel yönelim meşrulaştırmaya çalışılmaktadır (Madde 4/3). Ayrıca LGBT bu sözleşme ile statüleri yasallaştırılmış olmaktadır. Cinsel yönelim ve cinsel kimlik önümüzdeki süreçte özellikle kızların ameliyatla erkek olması erkeklerin ise ameliyatla kız olması sonucunu doğuracaktır. Ve cinsel yönelim hakkının korunmasından dolayı kızken erkek erkekken kız olmaya çalışan bir çocuğun anne babası asla engelleme müdahalesinde bulunamayacaktır." ifadelerinde bulundu.

"Şiddetin tek sebebi cinsiyetmiş gibi algılatıyor"

Sözleşmenin şiddetin temeli olarak cinsiyeti öne sürdüğünü belirten ve alkol, uyuşturucu gibi faktörlerin görmezden gelindiğini vurgulayan Kalkan, kadın şiddeti üzerinden yaygara koparanların toplumu kendi ideolojileri üzerinden yönlendirmek istediğini kaydetti. İstanbul Sözleşmesi'nin bu grupları desteklediğini belirten Kalkan, şu ifadelerde bulundu: 

"İstanbul Sözleşmesi kadına şiddetin tek sebebinin toplumsal cinsiyet eşitliği problemi olarak sunması ciddi bir algı ve hatadır. Nitekim bugün istatistik verileri kadına en büyük şiddet sebebinin alkol olduğunu net bir şekilde ortaya koymaktadır. Oysa kadına şiddeti önlemeye çalışan grupların kadına şiddetin temel faktörü olan alkole yönelik hiçbir faaliyet gösterdiğine ulaşılamamıştır. Bu da toplumu kendi ideolojileri üzerinden istediklerini elde etmek için yanılttıklarının bir göstergesidir."

"Kadına şiddeti arttıran bu sözleşmede neden ısrar ediliyor?"

İstanbul Sözleşmesi'nin yürürlüğe girmesiyle kadına şiddeti önlemek yerine şiddeti arttırdığını söyleyen Kalkan, "İstanbul Sözleşmesi maddeleri uygulamaya konulduğu andan beri hiçbir şekilde şiddeti önlememek ile beraber bu toplumun kendi yerli ve milli kültürü ve değerleri ile çatıştığı için kadına şiddeti daha da arttırmıştır. Maden şiddet önlenememiş ve daha da artmıştır o halde neden bu sözleşmenin devamında ısrar edilmektedir? Bu sözleşmeden dolayı nice insanlar yuvaları yıkılmış, ve yuvaları yıkılan nice kadınlar ekonomik sıkıntı ile uğraşmaya başlamış, psikolojileri alt üst olmuştur. Cinsiyet eşitliği adı altında yapılan çalışmaların bu topluma verdiği zarar yaşanan sonuçlar üzerinden gözlenmeli ve artık görülmelidir." dedi.

"Sözleşme devletin asli vazifesini engellemektedir"

Sözleşmenin ne kadını, ne toplumu, ne de aileyi koruduğunu belirten Kalkan, "İstanbul sözleşmesi devletin temel görevlerinden olan aileyi ve vatandaşını korumak görevini ciddi manada engellemektedir." dedi.

"Arabuluculuğu bile yasaklıyor"

Devletin asli vazifesinden uzaklaştığını ve sözleşmenin devletin vazifesini engellediği belirten Kalkan, "İstanbul sözleşmesi (Madde 48) olası durumlarda arabuluculuğu yasaklamaktadır. Şiddet kavramı geniş bir kavram olarak ele alınması sebebiyle sadece fiziki ve cinsel şiddet değil bununla birlikte her alanla ilgili şiddet söz konusu olduğundan ve kavram/sınır karmaşasından dolayı devletin müdahalesini engellemektedir." sözlerini dile getirdi.

"Sonuçlarını yaşamaya başladık"

"Bu sözleşme ve uzantıları iptal edilmezse toplum değerler anlamında infilak edecek. Yerli ve milli kanunlar kadınımızı da ailemizi de korumaya yeter." ifadelerini kullanan Adnan Kalkan, Türkiye'deki eşcinsel evlilikleri de hatırlatarak "Birçok komünist ülkenin dahi toplumu ifsat edeceği endişesiyle kabul etmediği İstanbul sözleşmesini ilk imzalayan ülke olduk, sonuçlarını yaşamaya başladık. Boşanmalar arttı, aileler yıkıldı, erkek erkeğe, kadın kadına ilişkiler partner adı altında evlilikler başladı, eğitimde ve toplumsal alanda cinsel taciz iftirasıyla eğitimciler mağdur oldu, kız öğrenciler hocalarını notla tehdit etmeye başladı, ne de olsa kadının beyanı esastır." dedi.

"Avrupa kendi toplumunu ve ailesini bu kanunlarla çökertmiştir"

İstanbul Sözleşmesi'nin bu milletin kültüründen uzak olduğunu dile getiren Kalkan, "İstanbul Sözleşmesi uluslararası bir sözleşme olduğu için bizim bütün bu konudaki kanunlarımızdan önce gelmektedir. Bu durumda bu konuda hukuki anlamda bir nevi Avrupa Konseyi'ne bağlanmış oluruz. Avrupa'nın yaşam tarzı, aile ve toplum sistemi, kadına ve insana yaklaşımı asla bizimle örtüşmemektedir. Nitekim Avrupa'nın kendi kanunları toplumu ve aileyi çökertmiştir. Bu sözleşme ile bizim aile sistemimizi de yıkmaya sebep olmaktadır." ifadelerinde bulundu.

Yorumlara Git

Mehmet Şimşek yıl sonu enflasyon hedefini açıkladı

Kaçak Rus okulları mühürlendi! Flaş gelişme!

Formadaki unvan dikkat çekti! Hacıosmanoğlu, Başkan Erdoğan’ın huzurunda…

Trakya’da doğalgaz keşfeden Transatlantic süre uzatma aldı!

Hizbullah lideri Netanyahu’ya meydan okudu: Çok büyük karşılık vereceğiz!